Zünnun-i Mısri hazretleri “rahmetullahi aleyh”, Evliyanın büyüklerindendir.
Bu zatın yakından tanıdığı bir genç vardı ki, bilmiyordu bu zatın kıymetini.
Hem büyüklüÄŸünü inkâr ediyor, hem de orda burda kötülüyordu bu Allah dostunu.
Hazret-i Zünnun, ona merhametinden bir ÅŸey demiyor, bilakis acıyıp hidayete gelmesini istiyordu.
Bir gün, onu çağırıp kıymetli bir yüzük verdi eline.
- Bunu, ÅŸu çarşı esnafına bir göster bakalım. Kim ne kadar para veriyor, öÄŸreniver, buyurdu.
Delikanlı “Peki” deyip, bütün çarşıyı dükkan dükkan dolaÅŸtı.
Ama dönüp bakan olmayınca, geri gelip;
- İlgilenen bile olmadı, diye rapor verdi.
Åžimdi de sarraflara göster
Büyük Veli, bu defa;
- Peki evladım, ÅŸimdi de sarraflar çarşısına götür göster, buyurdu. Bak bakalım kuyumcular ne veriyorlar?
Yine “Peki” deyip, yüzüÄŸü tek tek gösterdi sarraflara.
Ancak aldığı cevaplarla ÅŸaÅŸkına döndü.
Zira çok büyük paralar veriyorlardı bu yüzüÄŸe.
Geri dönüp;
- Bütün mücevhercilere gösterdim, dedi. Hepsi de bin altının üzerinde deÄŸer biçtiler buna.
Gülün kıymetini, bülbül bilir
Gence sevgiyle bakıp;
- Åžimdi anladın mı? buyurdu. Demek ki her ÅŸeyin kıymetini ehli anlarmış. İşte tasavvuf bilgisi de çok kıymetlidir, ama ehli anlar. Gülün kıymetini bülbülün bildiÄŸi gibi.
Sonra gence mânâlı mânâlı bakarak;
- Bir kimse bu ilmin kıymetini bilmiyorsa, hiç olmazsa dilini tutmalıdır, öyle deÄŸil mi? buyurdu
Delikanlı anlamıştı hatasını.
- Efendim, yanlış hareketlerimden dolayı özür diliyorum, dedi. Lütfen affedin. CahilliÄŸime bağışlayın.
Ve talebesi olmakla ÅŸereflendi.
|