Mevlana Halid-i BaÄŸdadi “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün kendi talebeleriyle sohbet ediyordu ki, bir ara sohbeti kesip;
- Yanımıza bir zulmet geliyor, buyurdu.
Aradan yarım saat geçmemiÅŸti ki, bir rafızi âlimi giriverdi dergaha.
Yanında da âlim diye on adi kimse getirmiÅŸti.
Bu zatı imtihan edeceklerdi güya.
Ancak onlar huzura girince hiç iltifat etmedi mübarek zat.
Yüzlerine bile bakmadı bu bozuk kimselerin.
- Oturun! Bile demedi.
Onlar, büyük Veli’nin vakar ve heybetinden korkup, yarım saat müddetle ayakta dikilip beklediler öylece.
Ne oturabiliyorlar, ne de çıkıp gidiyorlardı.
Ayakta titreyerek beklediler.
Yarım saat sonra;
- Åžimdi oturun! diye iÅŸaret etti onlara.
Ve sohbetini bitirip, yüzlerine bakmadan çıkıp gitti.
Onlar, bir müddet daha titreyip, sonra kendilerine geldiler.
Kendi aralarında konuşup;
- Bu âlimde bir manevi hâl var ki, Onu anlamak bizim kârımız deÄŸil, demek zorunda kaldılar.
Ve talebesi oldular bu büyük Veli’nin.
En mühim iÅŸ
Bir gün;
- Bir mümin için en mühim iÅŸ nedir efendim? diye sordular bu zata.
Cevaben;
- Müminin en mühim iÅŸi, imanını kurtarmaktır, buyurdu. Çünkü ahirete imanla gidenler, mahÅŸer gününde pehlivan diye gösterilecektir. Kolay deÄŸil.
- İman nasıl gider efendim? dediler.
- Dinin emirlerine ehemmiyet vermemekle, buyurdu.
- Ya günah iÅŸlemek efendim?
- Günah iÅŸlemekle iman gitmez. Ancak günahı hafife alarak, ehemmiyet vermeyerek iÅŸlenirse, o zaman iman gidebilir.
- Bunun ölçüsü nedir efendim?
- Günah için üzülmek veya üzülmemektir. Yani bir günahı iÅŸledikten sonra kalben üzülüyor, piÅŸmanlık duyuyorsa, imanı gitmez bu kimsenin.
|