BaÄŸdat’ta bir kiÅŸi Mevlana Halid-i BaÄŸdadi “kuddise sirruh” hazretlerine düÅŸmanlık besliyor, her fırsatta düÅŸmanlığını belli ediyordu.
Bir gün de taklidini yaparak alaya aldı bu büyük zatı.
Ama kendine yapmıştı aslında.
Büyüklerimiz; “Eden, kendine eder” buyurmuÅŸlar ya.
Cezası gecikmedi.
Durup dururken aklını oynatıp cinnet getirdi.
Sebebini tahmin eden hısım ve akrabası, bu zata koşup;
- Efendim, ne olur affedin, diye yalvardılar.
Yine merhamet edip, affetti o kimseyi.
O, “Peki, affettim” dediÄŸi anda adam iyileÅŸti tamamen.
Bin pişmandı yaptığına.
Hemen gidip özür diledi bu Allah dostundan.
Ve talebesi olmakla ÅŸereflendi.
Hüsnü zan esastır
Bu zat, bir gün Müslümana hüsnü zan etmek lazım geldiÄŸini anlatıyordu ki, dinleyenlerden biri;
- Efendim, bir kimseyi meyhaneden çıkarken görsek, yine mi hüsnü zan edeceÄŸiz? diye sordu.
Cevaben;
- Evet, buyurdu.
- Nasıl hüsnü zan edeceÄŸiz peki efendim?
- Orada bir iÅŸi vardı, diye düÅŸüneceksiniz.
- Ağzı şarap kokuyorsa efendim?
- DiÅŸi aÄŸrıyordur. İlaç diye sürmüÅŸ, diyeceksiniz.
- Yürürken sallanıyorsa efendim?
- Ayağı uyuşmuştur belki.
- Ya peltek peltek konuÅŸuyorsa efendim?
- Hasta olmuÅŸ olabilir.
- Yani illa ki hüsnü zan mı edeceÄŸiz hocam?
- Evet. Dinimizde Müslümana hüsnü zan esastır.
Åžöyle özetledi:
- Hatta bir Müslümanın bir sözünden, doksandokuz küfür mânâsı çıksa, sadece biri imanlı olduÄŸunu gösterse, imanlı olduÄŸuna hükmedilir.
|