Ebu Bekr-i Åžibli hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bu yola girmeden önce çok çalışkan ve adil bir vali idi bir ÅŸehirde.
Bu vazifeyi başarıyla yapmıştı nice yıllar.
Ahali de kendisini çok seviyordu.
Bu hali zamanın sultanı da öÄŸrenmiÅŸ, vazifesinde gösterdiÄŸi baÅŸarı sebebiyle kendisine bir hil’at, yani elbise vermiÅŸti mükafat olarak.
Bu elbiseyi özel günlerde ve itina ile giyerdi.
Titizlik gösterirdi kirlenmemesi için.
Ama bir gün elinde olmaksızın kirletti bu elbiseyi.
Üzüldü, ama oldu bir kere.
Sultana ÅŸikâyet ettiler
Bazı kötü kimseler bunu fırsat bilip, ÅŸikâyet ettiler valiyi hükümdara.
- Sultanım, bu vali, sizin verdiÄŸiniz o kıymetli hil’atı hor kullandı, üç günde kirletip tanınmaz hale getirdi, dediler.
Ve eklediler:
- Bu, size hakarettir aslında.
Hükümdar da sinirlenip;
- Öyleyse azlettim onu valilikten, dedi. Acele yanıma gelsin!
Ve bir ferman çıkarttı bu hususta.
Ebu Bekr-i Åžibli hazretleri, bu fermanı alınca çok üzüldü.
Ama üzülmesinin sebebi baÅŸkaydı.
Hükümdardan ziyade, Rabbine karşı mahcup olmuÅŸtu mübarek zat.
Kulluk hil’atını kirletirsek
Åžöyle ki;
Kendi kendine;
“Hükümdar da bir kul nihayet. Bana verdiÄŸi bu kıymetli hil’atı, az bir ihmalle kirletince, nasıl da kızıp azletti beni valilikten” diye düÅŸündü.
Ayrıca;
“Sultanların sultanı olan cenâb-ı Allah da bize kıymet vererek bu kulluk hil'atını giydirdi üstümüze. Biz, bu çok kıymetli olan kulluk elbisesini günahla kirletirsek, Rabbimiz de bize gadab edip ceza verebilir. Hem bu cezanın yanında öbür ceza hiç kalır” diye düÅŸündü.
Ve ayrıldı valilikten.
Kendini ibadete verdi.
Bu yolda çalışıp girdi Veliler arasına.
|