Behlül Dânâ “rahmetullahi aleyh”, hâl ehli bir Veli idi.
Çocuklar, taÅŸ attılar bir gün kendisine.
Bir taÅŸ vücuduna isabet etti ve kanattı orasını.
Buna rağmen kızmayıp;
- Ey çocuklar! Attığınız taÅŸlar vücudumu kanattı. Ama bu da Allah’tandır, buyurdu.
Ve ekledi:
- Bir günah iÅŸlemiÅŸim ki bu iÅŸ geldi başıma.
Çocuklar mahcup oldu.
Ve özür dilediler kendisinden.
Bir gün de, kabristanda, kabirler arasında otururken gördüler kendisini.
Bu hâl, gariplerine gitti tabii.
- Ey Behlül! Ne ararsın bu kabristanda? dediler.
Cevaben kabirleri gösterip;
- Bana hiç eziyet etmeyen ve gıybetimi yapmayan ÅŸu insanlarla oturuyorum, buyurdu.
Niyet çok mühim
Bu zat bir gün de;
- Ey insanlar! Her iÅŸi yaparken niyetinize dikkat edin! buyurdu. Niyetiniz halis olsun. Yani her iÅŸinizi sırf Allah rızası için yapın. Kulların da beÄŸenmesini düÅŸünmeyin.
Ve ekledi:
- Peygamber efendimiz “aleyhisselam”; “Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır” buyuruyor.
Bilmeden olmaz
Bir gün de bazı insanlara;
- Bu din, bilmek dinidir, buyurdu. Bilmeden Müslümanlık olmaz. Yani dünya ve ahrette rahat etmek, saadete kavuÅŸmak için, dinimizin bildirdiÄŸi, inanılacak ve yapılacak ÅŸeyleri öÄŸrenmek, bilmek ve bunların gereÄŸini yerine getirmek mecburiyetindeyiz.
Sonra izah etti:
- İslamiyet’i bilmeyen ve tatbik etmeyen bir kiÅŸi, evliyalık yolunda bulunmaya kalkarsa, sapıtır.
Ve ekledi:
- Hatta ÅŸeytan çalar onun imanını.
|