Süfyan-ı Sevri hazretleri “rahmetullahi aleyh”, tebe-i tabiinden bir mübarek zattır.
Kûfe’de doÄŸup, Basra’da vefat etti.
Hiç abdestsiz gezmez, ölümden söz olunca, korkusundan takatsiz kalırdı.
Annesi, buna hamileyken komşunun turşusunun tadına bakmıştı biraz.
Ama onu ağzına alır almaz, karnında ona ağrı vererek ikaz etti hemen.
O anda aklı başına geldi.
Zira izinsiz bakmıştı turşunun tadına.
KomÅŸusuna seslenip;
- Hakkını helal et, dedi.
Kadın şaşırdı:
- Ne oldu ki?
- TurÅŸunun tadına baktım da…
- Olsun, ne var bunda:
- Hayır sen helal et yine de.
Peki peki, helal olsun.
O “Helal olsun” deyince, rahatladı kalbi.
Sırtı kambur olmuştu
Hazret-i Süfyan, henüz gençliÄŸinde sırtı kambur olmuÅŸtu.
Dostları merak edip;
- Bu genç yaÅŸta niçin kambur oldunuz efendim? dediler.
Buyurdu ki:
- Üç hocadan ders aldım. Üçü de, derin âlim idi. Ama son nefeslerinde imansız gitti üçü de. Onları böyle görünce, korkumdan omurga kemiÄŸim eÄŸildi.
Güler yüzlü olun!
Bir gün de sohbetinde;
- Güler yüzlü olun! Müslüman, güler yüzlü ve neÅŸeli olur, buyurdu.
Sordular.
- Müslüman neden neÅŸeli olur efendim?
- Neden olmasın ki? Allahü teâlâ ona en büyük nimeti vermiÅŸtir.
- O hangi nimet hocam?
- İman nimeti. Allahü teâlâ bir kuluna İman vermiÅŸse, ona herÅŸeyi vermiÅŸ demektir. Ama vermemiÅŸse, hiç birÅŸey vermemiÅŸtir. İman etmek böyle kıymetlidir iÅŸte.
|