Süfyan-ı Sevri hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” sevdiÄŸi bir genç ÅŸöyle anlatıyor:
Bir seher vaktinde, zemzem kuyusunun yanında bulunuyordum ki, biri gelip su içti ve birazını bırakıp gitti.
Kalanını ben içtim.
Badem ezmesi gibi tadı vardı.
Yüzü örtülü olduÄŸundan kim olduÄŸunu bilemedim.
Yine bir seher vakti aynı kiÅŸi geldi, su içti ve kalanını bırakıp gitti.
Kalanını içtiÄŸimde, bal ÅŸerbeti tadını hissettim suda.
Üçüncü gün, aynı kiÅŸi su içip gitti.
Kalanını ben içtim.
Åžekerli süt gibiydi lezzeti.
Bu halleri görünce, Onun kim olduÄŸunu merak ettim.
Bir daha geldiÄŸinde, eteÄŸinden tutup;
- Siz kimsiniz efendim? diye sordum.
Cevaben;
- Adım, Süfyan-ı Sevri'dir. Ama bunu kimseye söyleme, buyurdu.
Asıl hastalık
Bir gün nasihat istediler bu zattan.
Cevaben;
- Bir kalbde hastalık varsa, o kimse Rabbini bırakıp, insanlara meyleder, buyurdu. Bu kalbi hastalıktan kurtarmak için de bir Veli sohbeti lazımdır.
Ve izah etti:
- Çünkü Velilerin “rahmetullahi aleyhim” kalbinde dünya hırsı olmaz. Onlar, yer yüzünde gönül mütehassıslarıdır. Onların sohbetine devam eden, kalb hastalıklarından kurtulur.
Åžöyle devam etti:
- İnsanın bedeninde bir hastalık olunca hemen bir doktora koşar, o hastalığı iyi etmeye uğraşır, değil mi?
- Evet efendim.
- Ama kalbi hastadır, bunu hiç dert etmez.
- Kalb hastalığı nedir ki efendim?
- Dünya sevgisidir. Kalbi hasta olana günahlar tatlı gelir.
- Çaresi ne hocam?
- Çaresi, Evliya sohbetidir. Onlar yoksa, onların kitaplarını okumaktır.
|