Cüneyd-i Bağdadi hazretleri “rahmetullahi aleyh” Sırri-yi Sekati hazretlerinin derslerinde yetişip de büyük İslam âlimi oldu. 
 
Hocası ona; 
- Ey Cüneyd! İlim meclisi kur da insanlara ilim öğret, buyurdu. 
 
Ancak O, kendisini buna lâyık görmüyor; 
- “Ben, nasıl insanlara vaaz ederim?” diyordu. 
 
Hocasının bu emrini her gün tehir ederken, bir gece Resulullahı “aleyhisselam” gördü rüyasında. 
 
Fahr-i kâinat efendimiz “aleyhisselam” ona yaklaşıp; 
- Ey Cüneyd, insanlara nasihat eyle, buyurdu. Senin sözlerin kalbleri ferahlatır. Sayende bozuk halleri düzelir insanların. Bugün herkesin kurtulması için senin sohbetlerini sebep kıldı Rabbimiz. 
 
Ve uyandı uykudan. 
 
Artık bahanen kalmadı 
 
O sabah, heyecanla üstadına gidip de tam rüyadan bahsedecekti ki, hocası kendisine; 
- Ey Cüneyd, Resulullah “aleyhisselam” emredince bahanen kalmadı. Artık vaaza başlarsın değil mi? buyurdu. 
 
Hürmetle öptü elini. 
- Baş üstüne hocam, dedi. 
 
Ve o gün başladı vaaz-ü nasihate. 
İnsanlar, her taraftan sohbetine koştular akın akın. 
 
Dua almaya bakın! 
 
Bir gün cemaatine; 
- Dua almaya bakın, buyurdu. İnsanların duasını almak ganimettir. Hele ki gariplerin duasını. 
 
Ve ekledi: 
- Dua almayan, arzusuna kavuşamaz. 
 
Sordular: 
- Kimlerin duasını alalım efendim? 
 
Buyurdu ki: 
- Özellikle anne ve babanızın. Anne-babanın evladına duası, Peygamberin “aleyhisselam” ümmetine duası gibidir. Onların duasını alanın sırtı yere gelmez. 
 
Ve ilave etti: 
- Bedduasını alanlarsa, dünyada da iflah etmez, ahirette de.
   |