Seyyid Ahmed Rıfai hazretleri “rahmetullahi aleyh”, büyük Velilerden ve evlad-ı Resuldendir.
Henüz dünyaya gelmemiÅŸti ki, dayısı rüyasında Resulullah efendimizi “aleyhisselam” gördü.
Efendimiz “aleyhisselam” kendisine;
- Ey Mansur! Yakında hemÅŸirenin bir oÄŸlu olacak. Adını Ahmed koy ve iyi yetiÅŸtirin kendisini. Zira o, Hak teâlâ katında yüksek bir zat olacaktır, buyurdu.
Kırk gün sonra, bu zat geldi dünyaya.
GençliÄŸinde, Allah’tan çok fazla korkuyordu.
Öyle ki, çok aÄŸlamaktan, gözyaÅŸları iz yapmıştı yüzünde.
Namaza durduÄŸunda, benzi sararır, kendinden geçerdi.
Orta boylu, nur yüzlü ve buÄŸday benizliydi.
Alnı açık ve geniÅŸ ve güler yüzlü idi.
KonuÅŸtuÄŸu zaman sözleri kalblere tesir eder, kötü yolda olanlar hidayete kavuÅŸurdu.
Uzakta olanlar da, yanındaymış gibi işitirlerdi sohbetini.
Hatta yavaÅŸ ve alçak esle de konuÅŸsa, yanındakiler gibi iÅŸitirlerdi aynen.
Kulağı az işiten ve sağır olanlar bile işitir ve anlarlardı Onun kerametiyle.
En mühim ÅŸey
Bir gün sohbetinde;
- İmandan sonra en mühim ÅŸey ilmihalini öÄŸrenmektir, buyurdu.
Sordular:
- ÖÄŸrendikten sonra mühim olan nedir efendim?
- ÖÄŸrendiÄŸiyle amel etmektir.
- EÄŸer amel etmezse efendim?
- O zaman o ilim vebal olur o insana. Yani zararlı olup, onu Cehenneme götürür.
Ve ekledi:
- İlim, kendisiyle amel edilen ilimdir. EÄŸer amel edilmiyorsa, ona ilim denmez. Peygamberimiz “aleyhisselam”, amel edilmeyen ilimden Allahü teâlâya sığınmışlardır.
|