Ebu Said-i Harraz hazretleri “rahmetullahi aleyh”, büyük Velilerdendir.
Riyazet ve takvada, devrinin bir tekiydi.
Bir gün sohbetinde bir hadis-i ÅŸerif nakletti.
O hadis-i ÅŸerifte mealen; “Bir kimse, birinden bir iyilik görürse, elinde olmadan kalbi ona meyleder” buyuruluyordu.
Bunu okuyup;
- Şu insanlara şaşarım, buyurdu.
- Hangi insanlara efendim? dediler.
- Åžu insanlara ki, kendisine az bir iyilik yapana, bir nimet verene hemen sevgi, muhabbet besler, teÅŸekkürler eder de, her nimetin ve her iyiliÄŸin hakiki Sahibine ÅŸükretmezler.
Her nimet Allah’tandır
Ve ekledi:
- Halbuki insanlardan gelen her iyiliÄŸi, her nimeti gönderen, Odur, bir baÅŸkası deÄŸil ki.
Ve izah etti:
- Çünkü Hak teâlânın âdeti ÅŸöyledir ki, her nimeti ve iyiliÄŸi, kullarının eliyle gönderir. O hatırlatmasa, kuvvet ve kudret vermese, kimse kimseye iyilik yapamaz.
Åžöyle bitirdi:
- Kul, iyilik etmekte ancak bir vasıtadır. Her nimetin hakiki sahibi, yalnız Allahü teâlâdır.
Nefs feryat eder
Bir gün de namazın önemini anlatıyordu ki;
- Müslüman demek, beÅŸ vakit namazını muntazam kılan, hiç geçirmeyen insan demektir! buyurdu.
Ve sordu ordakilere:
- Nefse en zor gelen iÅŸ nedir, bilir misiniz?
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
- Nefse en zor gelen şey, namaz kılmaktır, buyurdu.
- Neden efendim?
- Çünkü nefs istemez. Bir Müslüman namaza durunca nefsi feryat eder adeta.
Åžöyle bitirdi:
- Bir kimse beş vaktini muntazam kılıyorsa, onun yapamayacağı iş yoktur.
|