Ebu Said-i Harraz hazretleri “rahmetullahi aleyh”, büyük tevekkül sahibiydi.
Her nimeti, Rabbinden beklerdi sadece.
Bir ara çölde yolculuk yapıyordu.
Açlıktan yürüyemez hale gelmiÅŸti ki, ilerden bir kervanın geldiÄŸini gördü.
Gayri ihtiyari sevindi buna.
“Zira onlardan bir ÅŸey ister, yerim de yürümeye güç kazanırım” diye düÅŸünmüÅŸtü.
Ama böyle düÅŸündüÄŸüne piÅŸman oldu hemen.
Kendi kendine;
“Ey nefsim, kervanın gelmesine niçin seviniyorsun? Demek ki, Rabbinden baÅŸka birilerine güveniyorsun. Ahdım olsun, onlardan bir ÅŸey istemeyeceÄŸim. Çünkü Rabbim beni onlardan daha iyi biliyor” dedi.
Burada bir kimse var!
Böyle düÅŸünüp telaÅŸla etrafına bakındı.
Ve bir çukur gördü az ilerde.
Acele içine girip gizlendi kervandan.
Etraf zifiri karanlıktı.
Kervan gelip, o bölgede konakladı.
Ve hiç mümkün deÄŸilken, kervandan birisi gördü onu çukurun içinde.
Ve yüksek sesle;
- Ey insanlar! Burada bir kimse var. Ölmek üzere. KoÅŸun, bir ÅŸeyler yedirin de ölmesin zavallı! diye seslendi.
Etraftan koÅŸuÅŸtular.
Onu çukurdan çıkarıp nefis yiyecekler sundular kendisine.
KomÅŸularla iyi geçin!
Bu zat, akrabasından bir hanıma;
- KomÅŸularla iyi geçin. Bu, iyi bir huydur! buyurdu.
Sonra şunu anlattı:
Peygamber efendimize “aleyhisselam” bir kadını methedip;
- Çok ibadet yapıyor, dediler.
Efendimiz “aleyhisselam” sordu:
- Komşularıyla arası nasıl?
- İyi deÄŸil, onları üzüyor, dediler.
Buyurdular ki:
- Öyleyse o kadın Cehennemliktir.
|