Zamanın sultanı, Seyyid Ebül Vefa “rahmetullahi aleyh” hazretlerine gelerek;
- Efendim, kalbim dünyaya çok düÅŸkün. Bana bir nasihat ediniz ki, dünyanın kötülüÄŸünü anlayıp, ondan soÄŸuyayım, diye arzetti.
Ona cevaben;
- Dünyanın zevki üç ÅŸeydir ki, bunlar, yemek, giyinmek ve malum münasebettir, buyurdu.
Åžöyle devam etti:
- Yiyecekler içinde en lezzetlisi baldır. Onu imal eden de, bir küçücük hayvandır ki, insan istese, kolayca öldürebilir onu.
Sultan merak etti:
- İkincisi nedir efendim?
- Giyeceklerin en iyisi ise ipektir ki, bunu da bir ufacık böcek imal etmektedir. Bu da öyle zaif ve acizdir ki, bir gök gürültüsüyle ölür.
Bir anlık zevk
Son olarak;
- Üçüncüye gelince, bir anlık zevktir, buyurdu. Bu üç ÅŸeyin de kalbini baÄŸlayacak nesi vardır?
Sonra, çantasından bir inci çıkardı.
Öyle ki, parıltısından aydınlandı oda tamamen.
Sultanın çok hoÅŸuna gitti bu inci.
İzin isteyip avcuna almak istedi onu.
Ancak inci, o Veli’nin elinden çıkar çıkmaz, adi bir taÅŸ oldu sultanın avcunda.
İnci, taş oluverdi
Çok ÅŸaşırdı tabii.
O taşı Ebül Vefa hazretlerine uzattı.
O büyük zat onu eline alır almaz, yine parlak bir inci olup, baÅŸladı parlamaya.
Sultan yine izin isteyip, aldı inciyi eline.
Ama alır almaz taş oldu yine inci.
Ebül Vefa hazretlerine iade edince, parlak bir inci olduÄŸunu gördü yine.
Bu kerameti görüp, daha çok sevdi bu zatı.
Sadık bir talebesiydi artık.
|