İmam-ı Ali Naki hazretleri “rahmetullahi aleyh” zamanında, Hindistan’dan bir sihirbaz gelmiÅŸti o memlekete.
Acayip gösteriler yaparak, halkı güldürüyor veya hayrette bırakıyordu.
Bu zatı çekemeyenler o sihirbaza;
- Burada bir kimse var ki, herkes ona çok itibar ediyor. EÄŸer onu mahcup edebilirsen, sana bin altın veririz, dediler.
Sihirbaz;
- O iÅŸ kolay, dedi. Siz onu yemeÄŸe çağırın. Gerisini ben hallederim.
YemeÄŸe davet ettiler bu büyük Veli’yi.
Kabul edip teÅŸrif etti.
Sihirbaz da gelip oturdu sofraya.
Büyük Veli, Bismillah deyip elini ekmeÄŸe uzattı.
Tam bu sırada sihirbazın sihriyle ekmek havalandı sofradan.
GülüÅŸtüler ama…
Sofrada bulunanlar, kahkahalarla gülüÅŸtüler.
Ama Allah dostu üzülmüÅŸtü.
Bir divan yastığında, aslan resmi vardı ki, büyük Veli o resme hitaben;
- Åžunu yut! diye emretti.
Resim anında canlanıp, saldırdı sihirbaza.
Ve parçalayıp yuttu.
Sonra o kimselere dönüp;
- Bir Allah düÅŸmanını, bir Hak dostuna musallat etmeyin ki, siz de böyle bir belaya çarpılırsınız, buyurdu.
Asıl marifet nedir?
Bu zat, bir sohbetinde;
- KardeÅŸlerim, Allahü teâlâ, kullarını bazı ÅŸeylerle imtihan eder. İmtihanı kazananlar Cennete girer, buyurdu.
- İmtihan nasıl kazanılır efendim? dediler.
- İnsanlardan gelen sıkıntılara sabretmekle, buyurdu. Ama bu da yetmez.
- Başka ne lazım efendim?
- Asıl marifet, o insanlara ayrıca gül demeti sunabilmektir.
- Ama bu, çok zor hocam.
- Evet zor. Ama zoru yapabilenler kazanır imtihanı.
|