Seyyid Ebül Vefa hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” büyüklüÄŸüne Sultan bir türlü inanamıyordu.
İmtihan etmeye kalkıştı yine.
BaÅŸ veziri çağırıp;
- Bir kabın içine bir yılan yavrusu koyup götür Ebül Vefa’ya. Bakalım içindekini bilecek mi? dedi.
BaÅŸ vezir gelip, koydu elindeki kabı bu zatın önüne.
Ama hiçbir ÅŸey demeden.
Büyük Veli, gözlerini kapayıp açtı ve;
- Dünyanın her yerini taradım. Sadece bir yılan yavrusu yoktu yerinde. O da muhakkak bu kutunun içindedir, buyurdu.
Talebesi olmakla ÅŸereflendi
BaÅŸ vezir, insafa geldi o anda.
Onu gönülden sevip, talebesi olmakla ÅŸereflendi.
Sultanın huzuru kaçtı bunu öÄŸrenince.
Saltanatım gidecek diye büyük endiÅŸeye kapıldı.
Halbuki Ebül Vefa hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” böyle bir düÅŸüncesi yoktu.
Dünyanın tamamını Ona verselerdi, dönüp de bakmazdı bile.
Ama sultan bilmiyordu bunu.
İnadını sürdürüp, bir imtihana daha tâbi tuttu bu zatı.
Bir kesenin içine, helalinden yüz dinar koydu.
Gerçekten Veliyse…
Aralarına, on dinar da haram paralar koyup karıştırdı iyice.
“EÄŸer gerçekten Veli ise, bu haram dinarları helal olanlardan ayırsın bakalım” dedi içinden.
Hizmetçi gelip, arzetti o keseyi büyük Veli’ye.
Hiçbir ÅŸey söylemeden.
Ama O, biliyordu bunları niçin gönderdiÄŸini.
Keseyi önüne döküp, helal olan dinarları tek tek avcuna koydu ve;
- Bunları alıyorum, buyurdu.
Öbürlerini hizmetçiye uzatıp;
- Bunları sultanına götür. Bunları da o kullansın, buyurdu.
Peki ya netice?
Maalesef inada devam.
|