Ali bin Vehb-i Sincari hazretleri “rahmetullahi aleyh” zamanında, Hemedan’da bir kimse vardı ki, melekut alemini görüyordu kalb gözüyle.
Ancak bir müddet sonra kaybetti bu halini.
Çok üzülüp, tövbe ve istiÄŸfar etti hemen.
Bu halini tekrar kazanabilmek için bir Allah adamı aradı diyar diyar.
Nihayet bu büyük zatı söylediler kendisine.
Çok sevinip, Hemedan’dan geldi acele bu Veli’yi ziyarete.
Derdini söyleyip himmet ve yardımını rica etti.
O da kendisine;
- Üzülme, buyurdu. Eski halinden daha yüksek hallere kavuÅŸursun inÅŸallah.
Sahi mi efendim?
Adam çok sevinmiÅŸti:
- Sahi mi efendim?
- İnÅŸallah kardeÅŸim. Gözünü kapat!
Adam gözünü kapatınca melekut alemini gördü yine.
Buyurdu ki:
- Bu, senin önceki halin. Bir daha kapat bakalım. Bu defa neler göreceksin.
Bir daha kapatınca, yerden tâ ArÅŸ’a kadar bütün alemleri aÅŸikâr gördü bu defa.
Son olarak;
- Gözünü aç ve bir adım at, buyurdu.
Adam gözünü açıp bir adım atınca, Hemedan’da buldu kendini.
En büyük nimet
Bir gün, bazı gençler gelip;
- Efendim, en büyük nimet nedir? diye sordular bu zata.
Cevabında;
- En büyük nimet doÄŸru imandır, buyurdu.
- Nimetin artması için ne yapmamız gerekir efendim?
- Åžükretmemiz lazım.
- İman da artar mı ki hocam?
- İman artmaz. Ama saÄŸlamlaşır, kuvvetlenir. Yani imanın nuru artar, parlaklığı çoÄŸalır.
- Peki efendim, iman nimetine nasıl ÅŸükredilir?
- Åžükretmek, günah iÅŸlememekle olur.
|