| En büyük âlim ve evliyalardan Seyyid Fehim-i Arvasi hazretleri “kuddise sirruh”, birkaç sevdiğiyle sohbetinde;- Kardeşlerim, bize İslamiyet’i öğreten hocalarımızın kıymetini iyi bilelim, buyurdu. Çünkü hoca hakkı çok büyüktür, ödenmez.
 
 - Hiç mi ödenmez efendim? dediler.
 
 - Çok zor. Şöyle ki; bir talebe, hocasının karşısında, “kor ateş” üstünde diz üstü oturup, hiç kıpırdamadan edeple dursa ve kıyamete kadar bu edebini muhafaza etse, yine de hocasının hakkını ödeyemez.
 
 Çok hayret ettiler.
 - Hikmeti ne hocam?
 
 - Çünkü ümmeti arasında Peygamber neyse, talebe arasında Hoca da odur.
 
 Şöyle devam etti:
 - Hocalarımız olmasaydı, asr-ı saadetten asırlar sonra “Ehl-i sünnet itikadı”nı biz nerden bilecek, nerden tanıyacaktık?
 
 Ve ekledi:
 - Ehl-i beyti, Mezhep İmamlarımızı, İmam-ı a’zam hazretlerini, hep bu hocalarımız sayesinde tanıdık ve sevdik.
 
 En mühim hizmet
 
 Sohbetin devamında;
 - Allahü teâlânın en çok razı olduğu ibadet nedir, biliyor musunuz? diye sordu onlara.
 - Bilmiyoruz efendim, dediler.
 
 - Allahü teâlânın dinini, Onun kullarına anlatmaktır, buyurdu.
 
 Sordular:
 - Yani emr-i maruf mu efendim?
 
 - Evet. Kimin elinde ne imkan varsa, bu hizmete iştirak etmelidir. İlmi olan ilmiyle, parası olan parasıyla, malı olan malıyla, herkes mutlaka “Emr-i maruf” yapmak zorundadır.
 
 - Yapmazsa efendim? dediler.
 
 - Yapmazsa çok büyük günaha girer. Bu, her müminin asli vazifesidir zaten. Allahü teâlâ, en sevdiği kulu olan Habibine; “Onlara ticareti öğret!” buyurmadı.
 
 - Ne buyurdu efendim?
 
 - “Benim kullarıma, benim emir ve yasaklarımı bildir!” buyurdu.
 
 Şöyle bitirdi:
 - Bu iş, Peygamber mesleğidir. Yapanlara müjdeler olsun.
 
 |