Cüneyd-i Bağdadi “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün talebesiyle sohbet ediyordu ki, içeriye bir genç girdi. Ve ön tarafa oturdu. 
 
Ancak bu geleni kimse tanımıyordu talebeden. 
 
Biraz sonra o genç ayağa kalkıp; 
- Bir şey sorabilir miyim? dedi. 
 
Hazret-i Cüneyd; 
- Tabii, sor, buyurdu. 
 
Genç sordu: 
- Bir hadis-i şerifte mealen; “Müminin firasetinden sakınınız. Zira o, Allah’ın nuruyla bakar” buyuruluyor. Bunun mânâsı nedir acaba? 
 
Hazret-i Cüneyd, o gence sertçe bakıp; 
- Müslüman ol Müslüman! buyurdu. 
 
Bu cevap üzerine genç utandı, mahcub oldu. 
Kalbi, bu Veli’nin muhabbetiyle doldu. 
 
Meğer hıristiyanmış. 
Ve zünnar varmış belinde. 
 
Kalbi değişti birden. 
Kelime-i şehadeti getirip, Müslüman oldu. 
Onun kerametiyle halas oldu küfürden. 
 
Nimetler karşılıksız 
 
Cüneyd-i Bağdadi hazretlerine sevdiklerinden biri; 
- Efendim, hiç ibadet yapmadan, karşılıksız olarak Allah’ın lütuf ve nimetlerine kavuşmak mümkün müdür? diye sordu. 
 
Cevabında; 
- Rabbimizden bize gelen nimetlerin hepsi zaten Onun lütfudur ve hepsi karşılıksızdır, buyurdu. 
 
Ve daha açıkladı: 
- Bizim gibi günahkâr kulların yapacağı ibadet, Onun nimetlerine karşılık olabilir mi hiç? Mümkün değil. 
 
Şöyle bitirdi: 
- İbadetlerimiz ne kadar çok olursa olsun, yine de Onun nimetlerine karşılık olamaz.
   |