İlk Müslüman olmakla ÅŸereflenen Eshabdan.
Biri de Abdullah bin Süheyl idi o zaman.
Kendi iman etse de, babası etmiyordu.
Süheyle de çok kızıp; (Dininden dön!) diyordu.
İslam’dan vazgeçirmek gayesiyle oÄŸlunu,
Tehdit edip, mahzene hapsetti bir gün onu.
Çok ÅŸiddetli cefalar yaparak her gün ona,
Döndürmek istiyordu tekrar küfür safına.
Abdullah, bu çok çetin eza ve iÅŸkenceye,
Karşılık, imanını başladı gizlemeye.
Kalbi, Resulullahın aşkıyla yanıyordu.
Lakin bunu, dışından hiç belli etmiyordu.
Müminler, Medine’ye hicret etti nihayet.
O, Mekke’de kalınca, mahzun oldu begayet.
Bedeniyle, küffârın arasındaydı el'an.
Lakin kalbi ve ruhu, ayrı idi onlardan.
Bilmiyordu babası, onun iç âlemini.
Zira o, babasından saklıyordu halini.
O, Resulün aÅŸkıyla, yanıp kavruluyordu.
Ona kavuÅŸmak için hayaller kuruyordu.
Müminler, Medine’de güçleniyordu her gün.
Hazmedemiyorlardı müÅŸrikler bunu lakin.
Onları yok eylemek maksat ve gayesiyle,
Hazırlanıyorlardı intikam hırsı ile.
Tamamlandı nihayet cenk için her hazırlık.
Yakında, Medine’ye gideceklerdi artık.
Bu, tam yarıyacaktı Abdullah’ın iÅŸine.
Bu yüzden, sığmıyordu onun içi içine.
Zira kavuÅŸacaktı o gün Resulullaha.
Ona, bundan kıymetli bir nimet yoktu daha.
Nihayet beklenen gün gelmiÅŸti bir Ramazan.
Bedir’de, iki ordu karşılaÅŸtı o zaman.
O, müÅŸrik ordusuyla gelmiÅŸ idi Bedir'e.
Lakin kavuÅŸmuÅŸ idi, hazret-i Peygambere.
Cenk başladı birazdan ve kızıştı ortalık.
KoÅŸarak, müminlerin safına geçti artık.
Günlerdir hayaliyle yaÅŸadığı durumun,
Tam girmiÅŸti içine, bayramıydı bu onun.
Bu, baÅŸka bir dünyaydı, baÅŸka idi bu hava.
Zira o, kavuşmuştu artık Resulullaha.
Bu, ruhuna hem gıda, hem şifa veriyordu.
Zira küffâra karşı, bu gün cenk ediyordu.
Resulle aynı safta savaşıyordu artık.
Ya Rabbi, bu ne nimet, ne büyük bahtiyarlık.
Onun ile yan yana, omuz omuzaydı hep.
Bundan büyük bir nimet var mıydı ona acep?
Saldırdı aslan gibi KureyÅŸ kâfirlerine.
Bu gün, onun günüydü, hamd ederdi Rabbine.
İslam’ın aÅŸkı ile vururdu kâfirlere.
Nihayet Müslümanlar, kavuÅŸtular zafere.
|