Kabr-i ÅŸerifi Konya-Aksaray’da bulunan büyük Veli Hamid-i Aksarayi hazretlerine “rahmetullahi aleyh” bir gün bir sevdiÄŸi gelerek;
- Efendim, akrabalarım beni çok üzüyor. Sıkıntıları hiç bitmiyor, diye dert yandı.
Cevabında;
- KardeÅŸim, insanların üzmelerine dayanmak lazımdır, buyurdu. Hele bu incitenler akraba ise, sabretmekten baÅŸka çare yoktur.
Dinleyenler;
- Ama sabretmek zor efendim, dediler.
- Evet zordur. Ama marifet, zor olanı yapmaktır. Allahü teâlâ, sevgili Peygamberine mealen; (Peygamberlerden Ulülazm olanların sabrettikleri gibi Sen de sabret! Onlara azab verilmesi için dua etmekte acele eyleme!) buyuruyor.
Ve ekledi:
- Hem sonra bu sıkıntılar nimettir, faydalıdır.
- Faydalı mı dediniz hocam?
- Evet. Biz kullar için en faydalı ÅŸey, yakınlarının eziyet etmeleri, sıkıntı vermeleridir. Siz ise bu nimeti istemiyor, bundan kaçıyorsunuz. Evet, hep tatlı yemeye alışmış olan, ÅŸifa verici acı ilaçtan kaçar.
Allah’ın sevdiÄŸi kul
Bir gün de;
- Efendim, Allahü teâlânın bir kulu sevdiÄŸi nasıl anlaşılır? diye sordular.
Buyurdu ki:
- Allahü teâlâ, sevdiÄŸi kuluna üç ÅŸey verir.
- Onlar nedir hocam?
- Birincisi, onu dinde fakih yapar.
- İkincisi efendim?
- Kalbinden dünya muhabbetini çıkarır.
- Ya üçüncüsü hocam?
- O kimse kendi kusurlarını görmeye baÅŸlar. Öyle olur ki, kendi kusurlarını görmekten baÅŸkalarının kusurlarını göremez olur.
Birbirinizi çok sevin!
Bir gün de, talebelerine;
- Birbirinizi çok sevin, buyurdu.
- Seviyoruz efendim, dediler.
- Daha çok sevin, buyurdu. Åžöyle ki, mesela bir arkadaşınızın ismini duvarda yazılı görseniz, önünüzü ilikleyip öyle geçin oradan.
|